Salı, Eylül 15

Kazandibi

Haftasonu internetten uzak kaldığımdan 13 eylül tarihli yazımı ancak şimdi yazabiliyorum. Taze taze yazmak belki daha hoş olabilirdi ama napalım kısmet böyleymiş...

Bundan seneler seneler evvel bir eylül sabahı hem anne hem baba tarafının ilk ve tek kıscesi olarak teşrif edip şenlendirmişim dünyayı.. Sinsi çakal bi tip değilimdir (saflık ve pot kırmada rekorlarım var) ama gel gör ki annem bana 5 aylık hamileyken anca farkedebilmiş beni. Muhtemelen ikiz gibi büyüdüğüm abimin henüz bebeklik aşamasında olduğundan arada kaynamış olabilirim...


Annemin anlatımı ile pek bir inatçı yaramaz bebekmişim. Oysa gayet sessiz sakin doğmama rağmen doktorun şaplağı ile yeri göğü inletmiş bi daha da susmamışım. Bebeklikte ağlamak olarak kabul edilen seslerim yaş ilerledikçe cümlelere dönüştü. Sonuçta adım gevezeye çıktı. Bir bayram sabahı ben yine vır vır konuşurken annemin eniştesi uyuduğu yerden eşine sormuş "bu kız ne okuyo bu kadar? " Muhtemelen hariçten gazel okuyordum...


Vücudumun doğum günü hediyesi olarak pazar sabahı bana sunduğu naçizane "aft"ları saymazsak şimdiki yaşımdan gayet memnunum. Hoş ben her yaşımdan memnunum. Zaten pek bir farkı da yok :). 11 eylül cuma günü yine bu masada bişiler yazıp çizerken yeni yaşımla birlikte yine aynı masada bloğa yazı yazıyorum... En azından masanın yerini değiştirseydiniz yahu!!


Efenim resimde de görüyorsunuz ki ben doğuştan bir ikoncanım... O şapka o elbise o bakışlar o endam eda... Bir arkadaşımın bu resim için söylediği söz " her an birine dalacak gibi duruyosun"


Bu yazının bir amacı yok... Kendi kendime 2 satır çizittiriyim dedim..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"kafan çok güzelmiş güle güle kullan"