Pazartesi, Mayıs 23

ben evlenirsem nolur?

davetiye tasarlamaca;
matbaadan bin türlü macera ile bunları almak
akabinde süslemek için şubat ayından beri hummalı bir kumaş yoyo çiçek bilimum isimli süs yapmaca
paketleme için elin toptancısı ile saçma diyaloglara girmek
matbaacı amcayı delirtmek
sonunda beğenerek alınan davetiyeler ve
davetiyeler sahiplerine konmak için hazırlar;


yapıştırma işlemi bittiiiiiii

süsleme işlemi bittiiii



paketleme işlemide tamam


ve uğur böcekleri sahiplerine konmak için sıralarını bekliyor


Çarşamba, Mayıs 18

fulinin davetiye ile imtihanı 2

Tamam iyi güzel davetiyeler bi şekilde adam edildi istenen şekle getirildi.
bi de bunun zarf kısmı var matbaacı amca sinirden kolunu kemirmiştir...

Abi bi de zarf lazım 17*12 ebatında.
"Kaç dene istiyon sen?"

"bin tane ver işte Veysel 50 lira dedi."

Amca asıl şoku o an yaşadı;

"50 miiiiiiiiii bin zarf hem de bilmem kaç gr kağıt? lan ben o veyselinnnn, davetiyelerin bana gelişi 59 tl ben nasıl sana vereyim 50 liraya?"

nedense üstümde bi istifini bozmamazlık, banane bana söylenen budurculuk vardı o gün;
"ne biliyim ben veysel 50 dedi bende 50 getirdim fazlası yok üstümde"

amca bir mahmut hoca edasıyla terini silerek derin bi nefes aldı:

"ee nabıcaz şimdi"

Omuz silktim çünkü yapabileceğim pek bişi yoktu...
Sonra aklıma bi hinlik geldi
benim bu zarfları almam şart ama üstümde 50 lira var,yarın abim gelcek ondan alırsın ehi ehi...

Zarf parasını kardeşe kakaladıktan sonra iş bitti...

Sonra asıl amelelik günlerim başladı: Etiketleme...

Kime vercez? Liste nerde? etikete hangi yazı formatı olcek?

Kaligrafiler içinde boğuldum kaldım...

Bunca işi sabah 8 akşam 5:30 mesaimde  hem de çift departman idare ettiğim bi dönemde yaptığımı düşünürsek çektiğim çile evlere şenlik...

İsimler soy isimler aileler eşler derken herşeyi karıştırdım ve dün akşam tıkır tıkır işleyen tekerim patladı:

Ben hepsini yaptım derken etiketleri kontrol eden annem ses verdi :

annem: fulya kızım xx hanım ve yy bey kim
(ukalalığın dibine vurmak)
ben: nası ya yok mu 20 senelik komşumuz tanımıyon mu ayıp
annem: onun karısının adı xx değil xyz
ben: ehi hık mık hadi ya? xx kim ki?

neyse o etiket çöp tenekesinin dibini boylarken annem kontrole devam eder

annem: fulya kızım xx hanımla zzz bey kim?
ben: aaaaaaa sende ama he tanımıyon mu?
annem: onun kocası o değil ki
ben: ee üüüü
babam: aile faciası mı yaşatcaksın kızım?

bitti mi bitmedi!!!
Bana maille arkadaşlarının ismini gönderen babam sadece ad soyad bilgisi verdiğinden bende isimleri o şekil çıkarttım normali budur..

Akşam etiketleri kontrol eden babam
"bunlara neden ve eşi, ve ailesi yazmadın" dedi...

dayanamadım :

"ne biliyim ben  adam bekar mı? evli mi? dul mu? hovarda mı? çapkın mı? hı ne bileyim ben müneccim miyim? "

Sonra ; sonrası yok valla çok daraldım ben bu işten yattım uyudum... oh sefam olsun...

fulinin davetiye ile imtihanı

Şu hazırlık aşamasının en amele angarya işi davetiyelerin sahiplerini bulması.

Davetiye beğenememem, kendimize ait bi tasarım istemem tasarımı beceremeyip arkadaştan rica etmem
her akşam eve gitmeden arkadaş yanına gidip "orasına bunu koy şurasına bunu koy" demem

matbaadan geleceği günü öğrenince yanakları ateş basması

"acaba nasıl çıktı" paranoyası

kafandan davetiye uydurursan böyle paniklersin diye kendi kendimi azarlamalarım
ve sonucunda harika bir davetiye ile karşılaşmam

düğün dernek işi içinde en takıldığım konu nedense bu davetiyeler oldu.

sebep?

Çünkü insanları çağırmak için yaptırdığın birşey ve bana göre seni yansıtmalı bu,
senden bişeyler olmalı bakanın "aa bu ne güzelmiş" demesi.

Davetiyeler matbaadan en az bin tane basılacakmış ilk şok haber bu oldu. "Oha ben napiyim bin tane davetiyeyi" dedim.
Sonra sokakta her selam verdiğime veririm heralde diye kabullendim durumu.

Davetiyeleri teslim almaya giderken bende herkül rahatlığı vardı. Nasıl kaldıracağımı hesap etmeden "davetiye almaya gidiyom ben" diye çıktım şirketten.

Anam o nasıl bir ağırlık kaldırabilene aşk olsun.

Sonracıma saolsun matbaadakiler ortasından kırmamış bildiğin a4 formatında vermişler bana davetiyeleri. Haydeeeeee... Neyse tasarımcı arkadaş beni tanıdığı matbaaya gönderdi makinada 10 dk içinde kırarlar dedi.
bunu diyen ben durur muyum? koştum matbaanın kapısına dayandım

ite kaka götürdüğüm bin rakamla 1000 davetiyeyi tükanın ortasına patadanak koydum, hafif şiddetli bi deprem oldu minnacık tükanda.

Matbaa sahibi şok olmuş bi ifadeyle bana bakarken "abi beni veysel gönderdi burda bin davetiye var kırcakmışsın. 10 dk da kır ver"

Adam veysel kim sen kimsin ne kırması şokunu yaşıyorken bende "ee hadi ne duruyon" bakışı attım.

Hayır insan bi selam verir hal hatır sorar veysel kim açıklar di mi?

Yok çat diye girdim konuya zaten nefesimi bi tarafımdan alıyorum napalım!

şoku atlattıktan sonra ilk kurduğu cümle "veysel?" oldu.

"hee veysel bilmem nerden veysel" işte...

Şimdi durup düşünüyorumda nasıl bi laubali mi desem böyle esnaf moduna girmişim ben...

Neyse veysel şokunu atlattıktan sonra ikinci soru geldi
"kaç dene var burda"

"bin tane abi sizde makinası varmış 10 dakkada kırarmış"

"kim dedi sana bunu"

"veysel "dedi

Veysel'e rahmet okuyo muhtemelen içinden

Neyse soruya cevabıma cevabı "10 dakka mı makinanın ayarı 1 saat sürüyo ablam naaptın sen"

hiç istifimi bozmadan "veysel öyle demedi" dedim.

"ah ben o veyseli" dedi amca,
sonracıma "abla elemanlar harıl harıl çalışıyo yarın akşam veririm gel al" dedi.

hmm kem küm ık mık ettikten sonra kabul ettim. Akşam akşam bu neydi başıma gelen demiştir...

Akşam eve gidip abime dedim git sen al ben taşıyamam.

Adama ne diyim dedi?

"dün bi manyak geldi bin davetiye vermiş" de anlar dedim.

Sonra noldu?

Ben davetiyeleri aldım dostlar devamı diğer postta...

davetiyemin ön kısmısı :

Perşembe, Mayıs 12

beynimin nerelere kaçması...

bugünlerde beynim o kadar o kadar o kadar dolu ki
bana bişey denince en olmadık yerden anlıyorum
mesela;

cumartesi eminönü galata sirkeci dolandım durdum.
Davetiyeleri süslemek için, doğal rafya bulmak için kağıtçıların
süs paketçilerinin olduğu sokağa daldım.
en nihayetinde sora sora aradığım dükkanı buldum
şansıma toptancı çıktı aradığım yer bildiğin bi depoya bodoslama daldım

benim istediğim epit topu 250 300 gr gelecek birşeyken
adam mütemadiyen bana "ben toptancıyım" dedi durdu.

şunu istiyom?
"abla ben toptancıyım"

bunu istiyom o zaman?
"abla ben toptan satarım"

"ya napiyim ben bi ton gramafon kağıdını duvar kaplamicam zaar"
abi hiç istifini bozmadan "iyi ma ben toptancıyım" dedi. ama gayet isyankar..

Sonra ben elimde gramafon kağıdını "hmm bundan kaplama kağıdı olur mu acep" diye incelerken

"daha erken değil mi" diye bi soru geldi
tabi çoktaaaan bu diyarları terk eden beynim algılamadı adama bildiğin çemkirdim;

"ne erkeni haziranda bu düğün zaman mı kaldı alala ya alalaa ya" diye

o son "alala ya" çemkirişi ağzımdan fırlarken beynim yerine geldi ve
"kızım ne saçmalıyosun adam ne bilsin düğün tarihini yaşını diyo o" diye mantıklı olan açıklamayı geç de olsa bana iletti.

Adam karşımda donup kalmışken ben toparlamaya çalıştım "haa sen yaşımı diyosun ehiri ehiri" diye salak sarsak bi tipe büründüm. "yok yeaa ne erkeni kocadık biz" diye iyice saçmaladım.

Oysa adam iltifat etmişti gençsiniz daha erken değil mi diye. Ama ben adamı o lafı dediğine diyeceğine pişman ettim ayıp oldu...

süsleri aldık mı aldık?
satıcıya çemkirdik mi? çemkirdik?
adam sattığına satacağına o gün dükkanı açacağına
pişman oldu mu? oldu?

sonra ben acıktım;
elimde poşetler boynumda sevgilim nikonumla balık ekmekçi teknelerinin oraya gittim. ortalık toz duman hatta sadece duman
orada balık ekmek yiyip çıktıktan sonra bildiğin yürüyen palamut moduna geçiyosunuz.
Bende bunu göze aldım ve daldım en nihayetinde yer yok.
balık ekmeğimi alıp satışı yapan amcanın durduğu beton bloğa oturdum.
Beni gören varsa selam ederim...

Adam tepemde "3 balık ekmek çek 2 çek 1 çek" derken bende elimdeki ekmeği kemiriyorum.

Kuru kuru gider mi ?
gitmez?

Kahretsin ki bulunduğum ortama çabuk uyan bi tipimdir hemen naaptım? Turşu suyu satan turşucuya "turşucueeaaaa" diye feryat figan seslendim... sonra yanımdaki çifte de sahiplenim "içer misiniz" edasıyla baktım.
İçtiler tabi susamış sabiler...
Tepemde balık ekmekler uçuşurken yemeğimi yedim motora bindim.

Karşımdao turan kız birden bi fenalaşıp "ay balık kokuyo" diye evhamlandı.

Hiççççç oralı olmadım camdan denizi izledim...


Oysa o kokan balık bendim ...

Cuma, Mayıs 6

ben dışardayken...

En son yapılan yerel seçimleri kaybederek yönetimden çekilen eski belediye başkanının astığı "alacağınız olsun lan hıh" konseptli afişi üstünden yıllar geçsede unutamıyorum. kalbimdesin sn başkan "ben size halı saha yaptırıyodum ama lan ühühühü" diye afiş mi olur kedi canını senin...

Otobüste ayakta duran genç; internetin tüm nimetlerinden faydalanıp kendine bir adet internetli cep telefonu edinmişsin iyi güzel. Loft marka kot mont kot pantolon ikilisini çekerek 80 lere selam çakmışın ona da amenna ama telefondan facebook'a girip statüs kısmısına "düşdüm yine yannızlığın yollarına" yazman! ah o kelimeleri ard arda sıralaman beni bitirdi dostum... Düşdüm değil düştüm olacak o. yannızlık değil yalnızlıktır onun aslı. yannızlık nedir ben bilmem gel hele bi anlat nerenin yoluymuş o!
O yazıyı yazarken o kadar düşündün ki "evet bu bir şaka bilerek dilbilgisini katlettin" diye kendimce bi mutlu oldum. Dilbilgisini katlettin beni yedin bitirdin genç. Ayrıca herkez değil herkes herkes herkes
Şu saatten sonra bloğu dilbilgisi gramerine çevirtmeyin..

Dolmuşta yanıma oturacakken dötünün dümenini fazla kırıp kucağıma oturan teyze! Oysa dolmuşlarda hep ben otururdum teyzelerin kucağına küçükken. Bunu bana neden yaptın?

1 metrelik dolaba 1800 türkiş liros isteyen mobilyacı amca! yatacak yerin yok demiş miydim? demişim evet. Ama olsun içime dert olmuş bak yine diyorum. Yatacak yerin yok oğlum senin...

Gidip uyuyup geldiğim eğitimde 190 boyundaki hoca; bantın yüksekliğini 120 cm den 70 cm ye çekelim derken kendi bel hizanı gösterip yarısı olsun 70 olsun demen zaten kıt matematik zekamı bitirdiğin andır. Sen 190 sın senin yarın 70 etmez ederse tamamın 140 olur o da benden kısa olursun... bu durumda siz sevgili çalışanlar yedi cüceler olursunuz nazarımda.

Otobüste yannızlığın yollarına düşen genç senden sonra o yola baya bi baktım o yolda baya bi gittim geldim ama bizim evin durağında inip eve gittim yannızlık çekmedim... derdin neydi be?