Salı, Aralık 29

Kırırım Kırırım ...

Takip ettiğim bloglardan birisinde komşu ile ilgili bir yazıyı görünce ben de artık kendi üst kat komşumu yazmay karar verdim. Çoktandır aklımdaydı ama ya sabır diyip geçiştiriyordum ki günü gelmiş sanırsam dayanamiycim.

Başından beri sevemediğim 2009 senesi gider ayak yaptı yapacağını. Grip nezle arası, şirket doktorumun deyişi ile paçavra hastalığına tutuldum. Öldürmez süründürür misali işe gelebiliyorum ama iş yapamıyorum o hesap. Sağa sola sallanarak duruyorum ortalıkta. Tam bu durumda iken ihtiyacım olan tek şey akşamları zar zor ulaştığım evimde aradığım huzur ve sessizlik. Ama nafile...

Bir süt kat komşum ve onun bir oğlu var evlere şenlik. Kocasınıda ayrı tutuyorum. Her pazar saat 9 da musluk tamir ediyorlar. 3 senedir bitemedi evin tadilatı az daha kassalar sıfırdan döşerdik..

Ne zaman kendimi koltuğa atıp oh be diyerek uzansam bu çocuk başlıyor patır patır koşturmaya. Ama ne koşturma ayaklarını sanki kafama kafama vuruyor. Normal şartlar altında çok sesimi çıkarmasam bile (anlayışlı komşu) bu gibi hastalık durumlarında sinir katsayım kat be kat artabiliyor. En sonunda dayanamayıp kapılarına gitmeye karar verdim. burnumdan soluyarak çıktım merdivenlerden. Aklımda "kırırım senin o bacaklarını" gibisinden laflar uçuşuyordu. Hiç olmazsa iğneci teyze misali tehdit edecektim ki zile bastım kapı ve açıldı. Karşımda komşu hanım abla biraz mahçup biraz şaşkın gülümseyerek duruyordu. Neden geldiğimi biliyor olmalı ki mahçup, beni bunca senelik komşulukta evdeki resimlerim haricinde görmüşlüğün yokken kapısında görünce de şaşkın duruyordu.

Ben yine hanfendülüğü elden bırakmadan kendimi tanıtıp başımın çok ağrıdğını sesimi çıkarmadığımı ama artık çocuğun zıplamalarına dayanamadığımı dile getirdim. Anneside çocuğunu zapt edemediğini isterse benim söyleyebileceğimi anlatarak ufaklığa seslendi. Aniden annesinin eteğinin ardından bir kafa belirdi ürkek gözlerle bana bakan.

Allahım o ne sevimliliktir öyle. Tüm sinirim bir anda gitti, içimden "oy ben seni yirim zıpla baş ağrısı neymiş gel beraber zıplayalım" demek geçti. Ama yenilmedim kendime "bak çoğcum bi daha zıplarsan iğne yaparım" gibi zırvaladım. ben hayatımda hiç çocuk azarlamadım ki ne diyeceğimi bilemedim.

O gün bir sessizlik oldu ama sonradan olanlar ile anladım ki aslında çocuk sadece çocuktu anası ondan beterdi. Hiç mi ekmek yememişler anlamıyorum sandalyeleri sürte sürte bi hal oldular. Möbleler eskidi yerler eskidi de kadına güç kuvvet gelemedi.

Birgün yine böyle hasta ve sessizlik ararken yatarken üst kat komşu eksik olmasın yine başladı bir gürültüye. Gürültü odamda olduğundan salona kaçtım. anladım ki garezi banaymış bu sefer salona geçip başladılar tepişmeye. KuUlaklarımdan neredeyse duman çıkacaktı ki annem kıkır kıkır gülmeye başladı. Gezindiği bloglardan birinde tam bana göre bir şiir bulmuş. O okudu ben dinledim kaderime isyan ettim anımsayabildiğim kadarı ile işte o şiir ;

Bir dünya kurmuştum kendime
Sessizliğin içinde
(Burayı hatırlamıyorum)
Peki şimdi bu gürültü niye?

Bunu yazan kim bilmiyorum, muhtemelen baya yoğun bir duygusallık içinde yazmış olmalı. Ama gel gör ki bende o an duyguya ati tek şey sinirlerim ve kat sayılarıydı.

Not: Komşu kılıklı terminatör aile haala gürültüye devam ediyor.

2 yorum:

  1. Bana üst kat komşusu deme alınırım bak. Geçmiş olsun Fulya' cım. Umarım daha iyisindir artık.

    YanıtlaSil
  2. sizin gibi süt kat komşum olsa keşke :)..
    daha iyiyim hatta iyiyim iyi :)

    YanıtlaSil

"kafan çok güzelmiş güle güle kullan"