Pazartesi, Ağustos 3

Azıcık Ucundan


Başlığı okuyup aldanmayın sakın. Çağrışım engellenemez misali ilk aklınıza gelen sanırsam sünnet idi ama değil. Benim hayatım boyunca bir meslek grubuna (kuaförler) asla tarifini veremediğim daha doğrusu inatle öğrenmek istemedikleri bir uzunluk birimidir "azıcık ucundan"

Saçlarımla aramdaki bağ çok güçlüdür. Her kadın gibi bende özen gösterir severim tabi ama benim durumum daha tutkulu. Çocukluğumdan beri annem her okul dönemi beni kuaföre götürüp saçlarımı "öğrenci saçı" diye tabir ettiği bir kısaltma yöntemi ile kestirirdi. Hiç unutmam birgün yine kuaför sonrası benden bir yaş büyük abimle sokakta oynarken abimin yoldan geçen arkadaşı "aaa senin erkek kardeşin mi var" demişti de "ben kızım tamam mı" diye köpürmüştüm. Ortaokula kadar bu devran böyle sürüp gitti, ne zaman ergen oldum makasa bir dur dedim. Liseye kadar bildiğin rapunzel olmuştum. Üniversitede okurken şofbenimizin patlayıp haftada bir hamama gitmemizden dolayı (okul hayatım ayrı roman olacak cinsten bu arada) baktım olmuyor kıydım canım saçlarıma içim acıyarak.

Ben ve bir çok hemcinsim binbir emekle uzattığı saçlarını kuaförlerin hiçbir kalıba uymayan ölçü birimleri sebebi ile kaybetti. Hiç bir zaman bir kuaföre uçlarından aldırmaya geldim dediğimde ucunun gövdesine 5 10 cm uzak olduğunu anlatamadım. Her zaman kafalarına göre kestiler. Belki de ben gitmeden önce öğrendiği modeli benim saçlarımda deneyecek olmanın heyecanı ile beni dinlememişti bile.

Bundan 2 sene önce yine böyle bir gaflete düşüp uçlarından aldırmaya gittiğimde neredeyse belime kadar olan saçlarım ensemde çıkıp geldim eve. Yaşadığım moral bozukluğundan ziyade uzun saç seven bir erkek arkadaşa sahiptim ve ilk gördüğündeki anı olabildiğince geciktirmek yapabileceğim tek şeydi ama olmadı. Saçımı kestirmemin akabinde buluştuk. Fönlü hali ile ensemin azıcık altında salınan saçlarımı sırf erkek arkadaşım fark etmesin diye nisan sıcağında kafamda yün bere ile dolandım durdum. "Hava sıcak değil mi" sorusuna yok ben üşüyorum diye kısa cevaplar vererek durumu geçiştirdim ta ki bir cafeye yemek için girene kadar.

Deli damgası yememek için beremi çıkardığımda atalarımın o an için söylemiş olduğuna inandığım söz geldi aklıma "takke düştü kel göründü". Sırf daha uzun görünsün diye saçlarım kafam geride tavana bakar vaziyette takıldım bir süre ama fark edilmeyecek gibi değildi ki. En sonunda malum soru ile karşılaştım "senin saçların daha uzun değil miydi?" Yok bak uzunlar işte nereye geliyolar diye ters takla atacak derecede geri geri durmuştum ama nafile. Görünen köy klavuz istemez haliyle bende boynumu büktüm gerçek ortaya çıktı.

Son kuaför maceramdan sonra ne zaman uçlarından aldırmak istesem tehditkar bir şekilde gidiyorum kuaföre. İşaret parmağımı kuaför kızlara sallayıp "bak şu kadarcık tamam mı çok kısaltırsan oturur ağlarım şurada" diyerek olabildiğince az hasarla durumu kotarmaya çalışıyorum. Şimdilik halimden anlayan bir kuaför buldum ben darısı tüm kuaförzedelerin başına.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"kafan çok güzelmiş güle güle kullan"