Salı, Ekim 20

bazı insanlar çok rörörö

bazı insanlar gerçekten çok sağlam oyuncu biliyor musunuz?

İyi insanı çok güzel oynayan var

ne zaman ki içine girip tanıyorsunuz
hayretlerden hayret beğenir hale geliyorsunuz öyle bir dünya!

kötü her zaman kötü yalnız

iyilik de biraz görece bi kavram

gerçekten iyi olmak?
iyilik yapmak?

sırf sevap diye iyilik yapmak iyilik değildir

sırf kendi iç huzurunuz için iyilik yapmak da görece kavram bile olsa bana göre değildir

ne zaman ki zorda olan birisini kurtarıp sırf o mutlu olsun, ona karşı bir iyilik olsun diye yaparsınız bir şeyi

bu gerçekten iyi insan olduğunuzu gösterir zannımca, zaten vicdani rahatlık gelir onunla beraber kasmaya gerek yok,

uzun zamandır eğlenceli komikli tespitli bişeyli yazılar yazamıyorum,
ya içimden gelmiyor yad a aklıma birşey gelmiyor
akıl tutulması dedikleri bu olsa gerek

yada o kadar boş beleş yaşıyormuşsam demek ki
şimdilerde kafam o kadar dolu ki hayata dair planlarla
gündem de o kadar iç karartıcı ki
eğlenecek birşey bulamaz oldum
yordu beni bu hayat...

allahtan deniz var komiklikler yapınca gülüyo da sebepleniyorum bende işte

çok kimsenin işine yaramayacak olsa da belki boş bi vaktimde yeme içme tuvalet ğitimi vb konularda yazarım ama çok bel bağlamayın bize ana oğul. iç açıcı değil bizim örnekler













Çarşamba, Eylül 2

O La La...

yazı yazmayınca başlık uyduramayanlardansanız eğer...

şu nalet sosyal medya sebebi ile her şeyi çabuk tüketir olduk...
bundan sebep her yazımın ilk paragrafı ig ye sövüp, bloğu da iyi boşladık diye vicdanımı rahatlatma çabaları...

Zaman hep hızlıydı da ben artık iyice yetişemez oldum bu hıza.. Kafamda deli sorularla günü bitiriyorum

Her sabah mesela "istifa edicem" diye geliyorum
sonra akşam olunca bitiyor bu fırtına
sonra yeniden
artık "bu defa kesin istifa edicem" pelesenk oldu dilime...
gülüyolar tabi bana "yav he he" diye
Oysa çok ciddiyim ben..

İnsan yaşamadan öğrenemiyor hiç bir şeyi...
Deneyimleyemiyor ve haliyle de çakozluyor. şahsen çakozladım sevgili günlük..

Öngörü dediğiniz şey yok, bir yerden sonra göremiyor insan önünü.. insanların gerçek yüzlerini görüp bilememek tanıyamamak bunun en büyük sebebi aslında... Ateşe elinizi sokuyorsunuz, ya o yola gireceksiniz ya da girmeyip hep deli gibi merak edeceksiniz "ya diğer yolu seçseydim" diye.

İşte bu yüzdendir ki deli gibi işe başlamayı isteyip  başlamış biri olarak  şimdi deli gibi pişmanım
ve şimdi önüme bakınca hayatımı planlayamıyorum, önümü göremiyorum...

Denizin benden uzakta büyüyor olması, klasik "her şeyini kaçıran anne " vicdanı ve onun azabı
yakıp kavuruyor...

 işte bu yüzden ki ben her sabah "istifa edicem bu sefer kesin" diyorum

sonra bakıyorum deniz artık kreş yaşına yaklaştı, kendi sosyal dünyasını kurmak için atacak minik adımlarını ve ben bu yolun neresinde hangi rolde ne yapıyor olduğumu bilmeden geçiriyorum günlerimi...

Her günüm yarın ne yapacağımı bilmeden geçip gidiyor...
İstediklerim olmuyor ya da ben yetiremiyorum...

Canım sıkılıyor blog bu duruma...
Hayatımda ilk defa bu kadar karamsarım, mutsuzum.
Böyle olacağını bilseydim diyorum hiç başlamazdım işe Deniz'i büyütür öyle girerdim o merak ettiğim yola... Ama öngöremediğin şeyler çoksa demek ki...

çocuk çok büyük bir sorumluluk
büyük bir sevgi
delice bi tutku
herşeyin en uç noktası
kalbin kör noktasını aydınlatan aşk









Perşembe, Nisan 2

Ne diyoduk?

Heh kuşlarda kalmıştık en son okuyucu... Problemi çözdük ya da kendi içinde halletmiş bizim oğlan...

Şu el kadar bebeklerin okuyom ben yea, çalışıyom ben yea, kariyerim var benim saksı değilim ben çok kitaplar okudum diyen büyüklere öğretecekleri ders verecekleri ne çok şey var...

Hrant Dink'in eşinin söylediği "bir bebekten katil yaratan düzen". Ne kadar doğru demişti yıllar önce.

Denizle geçern her gün bunu birkez daha anlıyorum...
Saflık, masumiyet katıksız sevgi, güven bunların hepsi doğuştan gelen var olan şeyler...

İçten pazarlık hasetlik, güvensizlik birbirimize yaptığımız, içimizde bitirdiğimiz tükettiklerimiz!

Her seferinde insanlık dersi alıyorum şu 80 cm lik bebeden...
İyi insan olmanın erdemini. İyi kalabilmeyi iyilikte zarar gelmeyeceğini bir kez daha öğreniyorum.

Elinde kurabiyesini yere düşürüp almaya yeltendi Deniz pazar gezmemizde. Onu alma annecim kuşlara veririz dedim. Şair burada ince mesaj veriyordu kendince o el kadar bünyeye. Lokma ziyan olmaz, edilmez değerlendirilir. Kuşları besleriz, hayvanları severiz bunun gibi pek çok temalı şeyi vereceğimi sanıyordum ben aslında ama yanılmışım. Elinde kalan kurabiyesini havaya uzattı Deniz... Parmak uçlarına da kalkarak hem de! boyunun yettiği kadar yükseğe uzattı kuşlar yesin diye. Verir miydi bilemem önceki deneyimlerimizde genelde aç kaldı hayvanceğizler malum.

Amma velakin benim örnek insan olma dersimi yerle yeksan etti elindekini paylaşarak.

Akşamları uyutma seanslarımızda ( didişme, cebelleşme savaşma da denebilir) artık takatimin kalmadığı anlarda "hadi deniz kapat gözünü artık" dediğimde oyun sanıp ellei ile gözlerini kapatması kadar saf kalabilseydik bizlerde keşke. Dolaylı bir çok şey düşünmeden "ne demek istedi şimdi" demeden...






Perşembe, Mart 19

2 Yaş Ciddi İştir

Literatüre göre bebeklik dönemi bitip çocukluk başlar. Amma velakin teori ile pratiğin kesiştiği en sert dönemeç bu sanırım!
Hani anneler babalar bize derdi hep "siz bizim gözümüzde hep çocuksunuz"
heh işte tam o noktadayım!
Deniz hala gözümde bir bebek!
büyüyor olmasını mutlulukla izlerken bir yandan da bebeklikten çıkıp çocukluğa geçişi burukluk yaratıyor nedense içimde.

Dünyanın acımasızlığından mı? Karşılaşacağı olumsuzluklardan mı
yoksa tamamen kendi egomdan mı?
Cevabı açıkçası bilmiyorum 
Deniz büyüyor ve ben hayranlıkla seyrediyorum sadece...

Doğmak bilmeyen bebeğimin gün geçtikçe değişip gelişmesi tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibi gözümde...

Ne çok şey aldı götürdü bizden varlığı ve ne çok şey getirdi...
 2 gr aklımız vardı onu da alıp götürünce pek bişi kalmadı karı koca bizde :)
düştü mü kalktı mı, aksırdı mı  tıksırdı mı derken serde huzur kaldığını söylemek zor!


Deniz tıpkı adı gibi bir bebek ya da çocuk mu demeliyim?
Bazen dalgalı bazen durgun, 
bazen hırçın bazen huzurlu... 
Ve adını koyarken düşündüklerim gibi. 
İnsana huzur veren, görünce mutluluk veren bir bebek (benim için öyle)
 Dilerim ki büyüdüğünde de diğer insanlar onun için aynı hisleri taşır yaşarlar. Deniz huzur verir iyi hissettirir kendisini insanlara.


Deniz tipik erkek çocuğu, araba delisi (anasına çekmiş vosvosçu) başka da bana çeken huyu yok zaten. Tip desen benimle uzak yakın alakası yok! Annemin tabiri ile "kızım komşunun çocuğunu tutuyosun sanki" hani o derece alakamız yok. Sen 43 hafta şu bünyemi işgal et ama benden gram bişey alma! 


Deniz tam bir fırlama, insan karakteri ile doğar derler ya işte tam buna inancım pekişti.
Yoksa akranları ile bir araya gelip çoluğun çocuğun elinden oyuncağını alıp, veriyomuş gibi yapıp vermeyip kaçmak!

 Yo dostum yo bunları ben öğretmedim!

Ben paylaşımcılığı öğrettikçe adamın içinden bi cingöz çıktı!

Hadi çocuktur kıskanır vermez deriz de hayvanlara olan durumu nabıcaz?

Göle götürdüm ekmek verdim "hadi ördeğe atalım" dedim. Kendi yedi. tıkıştırdı ağzına

Havuza götürdüm balığı besleyelim dedim, tıkıştırdı ağzına

En son doğum gününde (dün) parka götürüp kuş besleyelim dedim! Kuşlara nasıl yem atıcaz gösterip verdim yemleri eline. 
Evet yanılmadınız kendisi yemeye kalktı! Zor aldım elinden
En son kuşları kovalıyordu yemleri almak için!
Çocuğu aç bırakıyosun diyenleri duyar gibiyim! 
Beni kendinize söyletmeyin!







Pazartesi, Mart 9

Kaynana nasıl olunur temalı yazı

her daha çok yazıcam
daha kısa aralıklarla yazıcam dememin ve yazmamın arasında toplam bi kaç ay var.
Şöyle ki bizim oğlan yaşına girecek nerdeyse!
Tabi bunda instagram etkisi büyük desem de orda da paylaşımlarım azaldı.
Üşengeç bünyenin sosyal medya ile imtihanı diyebilirsiniz buna.
Bilenler bilir üşengeç bünye ile maceralarımı.

Bugünkü yazımızın konusu kezbanlık. Hani artık ne kadar işlemişse yazasım geldi
Derinnnn konulara girmeyeceğim ama yazmadan da edemedim. Yoksa konu çok su götürür!

Bizim milletin kızlarındaki evlenme hevesi malum. Bak o serüvene ve ona duyulan heyecana yaşananlara lafım yok! Bizde yaşadık en nihayetinde ama kimsenin de gözüne sokmadık.

Benim takıldığım çalsın davullar herkesler duysun çatlasın düşmanlarım evleniyorum ben heheytttt tavrı! 
Örnekliyorum; Sabah günaydın demez, akşam selam vermez, sokakta görse yüzüme gülmez, bi ileri aşaması sosyal medya ayağı facebooktan durduk yere siler. Ama o kurdeleyi yutunca bir anda aman allahım!
Bak bunların hiç biri umurumda olan şeyler değil. Benim hayat mottom bellidir koy dötüne rahvan gitsin.
ama şimdi diyalog sıfıra yakın sıfırda iken ve dahi ilişki bu kadar seviyesiz iken burnumun dibinde bitip
 "al cınım bu da benim nişan çikiletam" demek!
İnsanlık büyük erdemdir şu hayatta! Kibarca alıp hayırlı olsun dedim. Banane kim kiminle ne yapmışsa yapmış!

Kezbanlığın vücut bulmuş halidir. koca buldum bim bam bom çatlasın düşmanlar demek değil midir!
İnsanlıktan söz etmişken beni şurada 2 satır yazıda insanlıktan çıkarmak nasıl bir başarıdır!

Kadının kadına yaptığı mantığı var ya hani. Heh bu aşamada baş gösteriyo o işte. bugün çikiletasını gözümüze sokan aşama aşama ilerliyor . Sonra gelinlik düğün derken kocamla nasılda mutluyum paylaşımları geliyor gelir yani herhalde. Yazının buradan sonrası ve burası genellemedir bak!

Sonra çoluk çocuk oluyo ya heh kayış bende orada kopuyo dostum!
Ben normal doğurdum hıh ilk adım.
çalışıyorum evde oturmuyorum çocuk da yaparım kariyerde ikinci adım!
sonra agu dedi, ak dedi, kara dedi, öttü kondu diyerek bebeler yarıştırılıyor.
cümlenin başı şu "ayyy bizimki de" yani diyo ki seninki de birşey mi bizimki daha sevimli
e sonra okul zamanı geliyor
canım bizimki bir zekiii bir zekiiiiii yıkılıyoo. 
aradaki yılları atlıyorum sonuç?

Kaynana oldunuz on bin puan!

İşte bir kaynana nasıl olur ya da olunur gördünüz. Hepsi sistemin bir parçası ve ben bu sisteme dahil olmamak için olanca gücümle savaşıyorum!

Her insan güzeldir diyebilmek için uğraşıyorum! Ama yürekler o kadar çirkinleşiyor ki olmuyor yapamıyorum. bir süre sonra uzaklaşıyorum insanlardan.

Her bebeği farklılıkları ile seviyorum mesela! 
Aşırı aşırı haydut bir oğlum varken akıllı uslu bir bebe gördüğümde "ayy ne kadar da uslu" diye iç geçirip hayıflanmıyorum mesela. Ne kadar uslu maaşallah diyip onu o haliyle sevip deniz ile arasındaki farkı düşünüyorum sadece. İnsan karakteri ile doğar lafı geliyor aklıma.
Oğlum baba demeye bile erinirken yaşıtlarının kelimelerin ingilizcesini bile söyleyebiliyor olmasına hasetlenmiyorum "anası 7-24 öğretmiştir" demiyorum hiç. Oha lan bu nasıl bebek diyip geçiyorum sadece.

Bak yazmayınca birikiyo işte! Neyse kafa şişirmiyim.
Sevgili kızımıza mutluluklar, bebeklere sağlıklı bol oyunlu zamanlar dilerim.
O değil de balığın ingilizcesi "fişşş" diyen bebek olur mu bırak allasen!


Perşembe, Ekim 16

BİTTİ Mİ DERSİN?


yaklaşık 20 yıldır çektiğimiz dün itibari ile inşallah çektiklerimizin bi nebze de olsa biteceği hastalık. Nadirde olsa 33 yaşında yakalandı annem bu hastalığa. Uzun zaman "yok değildir" ile geçti teşhis kısmı. Bu kadar genç bi insanda olmazdı olamazdı... Kesin teşhis konduktan sonra başladı serüvenimiz 10 yaşındaydım. yavaş yavaş ilerleyen bir hastalık parkinson. 

Ne çocukluk, ne gençlik anısı kaldı haliyle anneye dair. Annem hep hasta. Annem hiç yalnız dışarı çıkamazdı. Çocuktum benimle bi yere gidemezdi, beni götüremez bana refakat edemezdi. Ya titrerse? Herkes görürse utanırdı annem. Kabullenemedi yıllarca... sinirsel dedik hep. Anmadık o ismi. Söylersek bize bile kızardı annem.

Evlendim  bu sürede ben. Yapabildiği herşeyi yaptı, üstüne düşeni ama yapamadıkları da vardı. Gelinlik provalarına gelemedi annem. Bi evin bi kızıydım ben oysa ki! Nişan bohçası alışverişine çıkamadı benimle. Teyzeme emanet etti beni "sahip çık" diye. Oysa dillere destandı hazırladığı çeyizim. İlmek ilmek işlemişti herşeyi. Karınca gibi taşımıştı hepsini yıllarca.  Kızım birgün evlenirse annesi bişi yapmamış demesinler derdi hep.. O gün beğenmeyip istemem dediğim danteller şimdi en kıymetlilerim olacakmış bilemedim ki.

Sonra bi bebeğim oldu benim. İlk torunuydu. Evin tek kızıydım ya hani. Ailenin ilk torunu oldu bizim eleman. Nasıl saadet! Gelemedi yanıma. Tek geçirdim hamileliğin son günlerini "gelemiyorum kızım" diye ağlardı. Gelip bişey yapamayacaktı. Ya yük olursaydı? Kızım hastanede yanında olamayabilirim, kalamayabilirim "özür dilerim" dedi bana. Nasıl imrenirdim annesi yanında olanlara. Çocuklukta gençlikte... Evlilikte hamilelikte. Hep yalnızdım ben.

Sonra bi umut doğdu bize. Dediler ki ameliyat olacak annen. Yıllarca gazete köşelerini kesip götürdü doktorlara. O olmuş beni de yapın dedi. Gençsin dediler. Olmaz dediler ilaç verdiler. Sonra ilaçlarda fayda etmemeye başladı. Vakit geldi dediler.

Pazartesi hastaneye yattı annem. Dün sabah ameliyata ben hazırladım onu. Gece yanında bekledim. İlaç vermediler ameliyat olacak diye. Titredi, kilitlendi, isyan etmedi bu sefer sabırla gün doğmasını bekledi. Doğan güneş bu defa hayatımızın üstüne doğacaktı. Saat başı titreyerek uyandı annem salı gecesi. Dayan anne az kaldı. 3 saat anne, 2,5 saat anne.

Hasta bakıcı odaya kaç kere girdi bilmiyorum. Umutla baktım gözlerine. Diğer hastalarla ilgilendi hep bizi pas geçti. Yoksa bugün yapmicaklar mı? Nasıl korktum ben. Tam kapıdan çıkarken durdu baktı annemle bana "size de kıyafetleriniz getireyim giyinin" dedi. Nasıl sevindim ben! O lacivert sevimsiz önlük gözüme bi prada bi channel gibi geldi resmen... Bi çırpıda giydi annem. Hazırdık biz artık. Dayandık ya saat gelmişti ki!

7:30 gibi aldılar annemi odadan. Önce o soğuk sevimsiz metal kafesi taktılar kafasına. Çivilediler bi nevi. Çok canı yanmış ama belli etmiyodu. Dayanmaya devamdı!

Sonra MR çekmeye götürdük annemi. Fotoğraflarını çektim ben. Çekme kızım dedi utangaç utangaç, bu halimle neyimi çekiyosun ki! Olur mu dedim bakıp ne günlerdi diycez birlikte.

Sonra annemi aldılar ameliyata. kafasında demir kafes. Transformers gibi oldun dedim. Anlamadı. Robocop dedim güldü üzgün bezgin. Canı yanıyordu çivilerden. Sonra görmedim annemi bi daha... 8 saat sürdü neredeyse operasyon, içeri girmesi MR derken.

Beklerken seslendiler içeriden. Hasta yakını diye... Kızıyım dedim koştum hemen doktorun yanına...
Annen iyi dedi. Herşey bitti artık. Ameliyat iyi geçti. Annen iyi olacak!

Buradan operasyonu yapan Aşkın Şeker'e bir kez daha minnet ve şükranlarımı iletiyorum. 

Bu defa fotoğraf yok. Yazı var. Daha güzel fotoğraflar koyacağım yazılar yazmak dileği ile...





Perşembe, Haziran 26

A Ha!

klasik "çok yoğunum"
ama gerçek.

hayatım tam bi koşturmaca işe başladığımdan beri.
Denizi sabah babaannesine bırak akşam git al eve gel yatağın yönünü bulama
bu eksende deviriyorum günleri... daha verimli yazacağım günlerim gelir elbet'!

ey okur hamilelik doğum fasa fiso o ek gıda işi yok mu ek gıda?

Hele ek gıdaya yeni geçmiş çocuk kakası denen bişey var sabahlar olmasın!!!!

15 aylık oluverdik gari...